Sevgili okurlar, Bin dokuz yüz seksenli yıllara kadar başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkeler piyasa fiyatını göreli yüksek tutarak arzı etkileyerek (ürün fazlasını depolayarak fiyatın düşmesini engellemek gibi yollarla) tarımsal üretimi pompalamış ve tarım ilaçları, kimyasal gübreler ve makine yoğun kullanılarak endüstriyel tarımı desteklemişlerdir. Böylelikle bu ülkelerde büyük bir tarım ürünleri fazlası elde edilmiştir. Seksenli yılların sonrasında gelişmiş ülkelerin politikaları değiştirilmiştir. Yeni politikalarla az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeleri deyim yerindeyse perişan etmiştir. Bunun sonucu zarar eden ve geçinemeyen çiftçiler kentlere göç etmişlerdir. Gelişmekte olan ülkelere bazı ürün grupları bırakılmıştır. Örneğin ABD dampingli mısır ihracatıyla Meksika’da mısır üretimi gerilerken, bu ülkeye sebze ve meyve alanı bırakılmıştır. ABD, Meksika’da mısır tarımını sonlandırırken, Meksika da Kanada’da sebze ve meyve tarımını sonlandırmıştır. Türkiye’de aynı iş bölümü anlayışı içinde pamuk, pirinç, hayvansal ürünler üretimi benzer etkilerle geriletirken yaş sebze ve meyve, fındık ve koyunculuk gibi sınırlı konularda ise üretimi sürdürülebilecektir. Böylelikle tarımsal sistemlerin karşılıklı yıkımı söz konusudur. ABD Meksika’da mısır tarımını yıkmıştır. Meksika ise Kanada’da sebze ve meyve tarımını yıkmaktadır. Kazananlar ise her yerde yerli veya yabancı dev şirketlerdir. Aynı süreçte gelişmekte olan ülke topraklarında doğrudan toprak alımlarıyla şirketler bir taraftan geniş işletmeler kurarken, diğer yandan da anlaşmalı tarım yolu ile çiftçiler adeta kendi topraklarında proleterleştirilmeye başlanmıştır. Türkiye’de tarım ve hayvancılık politikaları bilinçli olarak değiştirilmiştir. Alıntı: TMMOB Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi
***
Sevgili okurlar; CHP eski Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın isteği üzerine hazırlamış olduğumuz; 2 cilt ve 252 sayfadan oluşan Türkiye için tarım raporunda, bu hususlara geniş bir şekilde vurgu yapılmıştı. Bugünkü yazımızın asıl konusuna girmeden önce sözü edilen hususlara bir kez daha kısa bir vurgu yapalım.
***
24 YIL ÖNCE SÖYLEMİŞTİK BUNLARI:
CHP görüşleri ve sosyal demokrasinin evrensel temelleri belirleyiciliğinde oluşturulması ve siyasal bir eylem programına dönüştürülmesi, gerekli bulunmaktadır. Bu belge ile tanımlayıcı bir özeti sunulmaya çalışan “ politika üretme süreci “ böylesi bir siyaset yaklaşımına ve eylem programına katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Konuyla ilgili bilim insanları – uzmanlar ve siyasetçilerin katıldıkları çoğulcu bir anlayışla yürütülen bu süreç;
* Genel tarım politikaları,
* Tarımsal yapı,
* Tarımsal üretimin yeniden yapılandırılması,
* Tarımsal pazarlama ve değerlendirme,
* Politika araçları,
*Tarımda örgütlenme,
* Orman kaynaklarının yönetimi, olmak üzere, yedi alt gruplar halinde gerçekleştirilmiştir.
Gruplar özelinde ve topluca gerçekleştirilen düşünce üretim – tartışma ve değerlendirme çalışmaları sonucunda ortak paydalar saptanmış, yönlendirici ilkesel doğrultular ortaya koyulmuş ve bunlarla tutarlı çözümleme önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu anlamda, üzerinde uzlaşma sağlanmış ve tüm politika önermelerinde geçerli olmasına özen gösterilmeye çalışılmış olan ilkesel yaklaşımlar, aşağıda özetlenmiştir.
***
Sevgili okurlar, bir önceki sayıda belirtildiği gibi, bugünkü yazımızın asıl konusu olan Türkiye için tarım raporunun “devletin sektöre yönelik sorumlulukları gerilemiştir” başlığı adı altında devam edelim.
***
DEVLETİN SEKTÖRE YÖNELİK SORUMLULUKLARI GERİLEMİŞTİR:
Kamu yönetiminin sektöre yönelik “planlayıcı – yönlendirici - altyapı kurucu - eğitici- teknoloji aktarıcı - araştırıcı - desteklemesi” ve benzeri fonksiyonları, özellikle seksen sonrasında sektörü göz ardı eden yaklaşımlara uygun olarak azalmış, etkisizleşmiştir.
* 1984’de yapılan reorganizasyon düzenlemesi sonucu oluşan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının yeni yapılanması, hizmet kargaşası ve etkisizleşme sonucu yaratmıştır.
* Başarılı ve etkin hizmet veren Toprak Su, Zirai Mücadele, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü, Su Ürünleri gibi Genel Müdürlüklerin kaldırılması, sektörün ihtiyacı olan birçok hizmeti aksatmıştır.
* Kamu hizmetleri arasında gerekli eşgüdüm sağlamadığından, aynı hizmetler farklı kurumlar eliyle, daha fazla maliyetle, fakat daha etkisiz yürütülmüştür.
* Devletçe yürütülen altyapı yatırım hizmetleri gerilemiştir.
* Sektöre hizmet veren kamu kuruluşlarının yönetim sistemi ve anlayışı eskimiştir.
* Kamunun teknoloji üretimi amaçlı araştırma fonksiyonu açıkça gerilemiştir.
* Kamu hizmetleri siyasal getiri beklentilerine göre yönlendirilmiştir.
* Kamu kaynak ve olanakları rasyonel kullanılmamıştır.
* Sektörü etkileyen ekonomik nitelikli kararlar, sektörle sorumlu olmayan kamu süreçlerine alınmıştır.
* Sektöre yönelik kamu hizmeti sürecinde, üreticilerin demokratik katılımcılıkları hiçbir açıdan gelişmemiştir.
* Sektörü tüm boyutlarıyla kavrayan, sahiplenen bir kamu yönetimi yaklaşımı gelişememiş, sorumluluklar öz ve kapsam planında gerilemiştir.
***
Sevgili okurlar, yazımızın bu bölümünde, “ tarımda gelişme gereği ve amaç önceliklerine “ kısa bir vurgu yaparak sonlandıralım.
SOMUT KOŞULLAR:
Atılım sürecine girmesini sanayi niteliğine dönüşmesini ve hızlı gelişmeyi, zorunlu kılmaktadır.
Olanaklarıyla – kısıtlarıyla sektörün ulaşmış bulunduğu konum, gelenekseli aşan yaklaşımlarla, hızlı gelişmeyi zorunlu kılmaktadır. Geçirilmiş önemli değişim – gelişim sürecine rağmen, çok çeşitli ve çok sayıda sorunlarla karşı karşıya olunması ve daha önemlisi değişen iç ve dış koşullar, bu gelişmeyi, Türkiye açısından “ olmazsa olmaz “ bir gereklilik haline getirmektedir.
Ekonomik nitelikli sek törel ve toplumsal özellikli kırsal alan koşullarının dayattığı bu süreç; tarımın sanayi niteliğine dönüşmesini, sektörün toplumsal olgu niteliğinin – ekonomik olgu özelliğine, köy popülasyonu işletme yapısının – ekonomik tarım işletmesi dokusuna değişmesini öngörmektedir.
Sektörün çok yönlü fonksiyonları ve etkilediği – etkilendiği süreçlerden ötürü, kapsamlı ve bütünlükçü bir yaklaşımı gerektiren bu gelişme anlayışı, iç ve dış koşulların birlikte kavranmasını, bu anlamda evrensel geçerliliği bulunan politikaların uygulanmasını, sektörün gelişme amaçlarıyla – kırsal toplumun dengeli paylaşım taleplerinin bütünleşmesini, aynı ölçüde gerekli kılmaktadır.
Bütün bu nedenlerle, tarımın gelişme gereği iç ve dış maddi temeller kapsamında değerlendirilmeye ve bu koşulların belirlediği gerçekçi amaç öncelikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
***
Sevgili okurlar, yukarıda, yedi ana başlık altında hazırladığımız Türkiye için tarım raporun içeriğine hükümetler dikkat etmiş olsalardı, bugün tarımsal ve hayvansal üretimlerde yaşanan sorunlar yaşanmayacaktı! Tarımsal ve hayvansal üretimlerde dışa bağımlı olmayacaktık!
***
Bir sonraki sayıda, “ dış koşullar, tarımda giderek daha fazla belirleyici olmaya başlamıştır “ başlığı adı altında yayımlanacaktır.
Yorum yazarak Yeni Ufuk Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Ufuk Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Ufuk Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Ufuk Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeni Ufuk Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeni Ufuk Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeni Ufuk Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeni Ufuk Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.